• Bu blogu takip etmek ve yeni gönderilerle ilgili bildirimleri e-postayla almak için e-posta adresinizi girin.

    Diğer 1.577 aboneye katılın
  • Kategoriler

  • Popüler Yazılar & Sayfalar

  • Sayfalar

  • Son Yazılar

  • Arşivler

  • Bizi Takip Edin

  • Meta

  • LİSANS

  • Twitter

  • Linkedin

  • Facebook

  • Yerelce

DEĞİŞKENLİKLERLE DOLU BİR YAŞAM…

Avrupa Türkleri ile öncelikle iletişimi kuvvetlendirmeliyiz. Empati yapıp onları anlamaya çalışmalıyız. Onları hiç bir zaman yalnız bırakmadan her açıdan desteklemeliyiz. Yani onları burada “Almancı” orada “Türk” olmak duygusunun açmazından korumalıyız.

***

AVRUPA TÜRKLERİ…

 

Av.Özcan PEHLİVANOĞLU

Yaşam her millet için ama Türkler için daha fazla değişkenliklerle dolu… Türkler için bu değişkenlikler diğer milletlere göre farklı sonuçlar veriyor.

Türk Milleti, hem yurt içinde hem de dünyanın her köşesinde devamlı bir göç hareketi içinde yani göçü sürekli yaşıyor. Türk tarihi aynı zamanda bir göçler tarihi!

Köyünden kalkıp şehire, şehirde bir mahalleden diğer mahalleye, olmadı büyük metropollere o da yetmezse başka ülkelere hatta kıtalara kolayca yelken açılıyor.

Bu göçlerin elbette sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve siyasal nedenleri var. Bu göçler sebebi ile oluşan durum ise Avrupa Türkleri’nde olduğu gibi önümüze kendimizi tanımlamak için yeni bir gerçeklik getiriyor.

Millet olarak kendimizi ya coğrafyaya verilen adla yada coğrafyalara bizim verdiğimiz adlarla tanımlıyoruz. Örneğin Türklerin yaşadığı yer anlamına gelen Türkiye yada Azerbaycan Türkleri ve Balkan Türkleri’nde olduğu gibi…

Millet aynı adı Türk ama bir süre sonra Amerika Türkleri, Avustralya Türkleri, Hollanda Türkleri veya Irak Türkleri (Türkmenler) ya da Suriye Türkleri olarak adları coğrafya ile birlikte anılmaya başlıyor.

“Avrupa Türkleri” kavramı da 1960’lı yılların başından itibaren yoğunlaşan işçi göçü ile günümüzde dördüncü hatta beşinci kuşağa ulaşan ve halen Avrupa ülkelerinde yaşayan insanlarımızı tanımlayan bir kavramdır. Biz henüz bu kavram ile yeni tanışmaya ve bu kavramı çok yakın bir zaman diliminde içselleştirmeye başladık. Daha doğrusu fiili gerçekliği kabullenmek zorunda kaldık. Çünkü onlar Avrupa’ya nereden giderlerse gitsinler artık birer Avrupa Türkü oldular.

Burada Avrupa denilince Balkanları kast etmediğimiz iyi anlaşılmalıdır…

Bugün sayısı tam olarak bilinmesede sadece Türkiye’den Avrupa’ya yerleşen tahmini 7 milyon civarında Türk vatandaşı vardır. Bunların büyük çoğunluğu Türk vatandaşlığını korumaktadır. Bazıları ise yaşadıkları ülkelerin yasal zorlamaları bazıları ise gönüllü olarak Türk vatandaşlığından çıkmışlardır. Ancak bu onların Türk olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.

Avrupa Türkleri sadece bahsettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından ibaret değildir. Türk Dünyasının dört bir köşesinden Türkler, Avrupa’nın değişik ülkelerine göç ederek gelmişlerdir. Örneğin; Azerbaycan, İran, Irak (Kerkük-Musul), Suriye, Yunanistan, Kuzeynistan Makedonya, Bulgaristan, Romanya, Moldova, Ahıska, Kırım ve diğer Türk yurtlarından sayıları milyonlarla ifade edilen Türkler Avrupa’ya göç etmiştir. Bu Türklerin, lehlerine dönüştürebilirlerse kârlı çıkacakları bir durumdur.

1980 yılından bu yana muhtelif sebeplerle Avrupa’nın bir çok yerine gider gelirim. Bu gidiş gelişlerimde yaptığım gözlemlerde insanlarımızın azami düzeyde; milliyetlerini (Türklük aidiyeti), inançlarını, dillerini, kültürlerini, örf ve adetlerini, Türkiye veya geldikleri Türk yurtları ile olan bağlantılarını ve birbirleri ile dayanışmayı koruduklarını gözlemledim. Aksi olsa bugün Avrupa Türklüğünden bahsedilemezdi ve asimile olup giderlerdi.

Varlıklarını korumak için camiler, dernekler, lokaller, spor kulüpleri yetmedi bütün Avrupa’yı kapsayan federasyonlar altında büyük sivil toplum kuruluşları oluşturmuşlardır. Bunun yanında Avrupa’da daima güçlü bir Türk medyası ( gazete, dergi, televizyon, internet siteleri vb.) vardır. Örneğin bir dönem Almanya’nın Frankfurt şehri Türk medyasının merkezi olmuştur.

Avrupa Türkleri genelde bir Türk’te görebileceğiniz tüm özellikleri üzerinde taşır. Teşkilatçıdır hemen örgütleniverir. Çalışkandır kısa zamanda bir çok işin üstesinden gelir. İstisnalar dışında ailesine bağlıdır, çoluk çocuğuna sahip çıkar. Devletine ve bayrağına sadakatini hiç kaybetmez. Bu bakımdan milli duyguları ve refleksleri kuvvetlidir. En küçük sıkıntıda milletinin ve devletinin yanındadır. Örfünü ve adetlerini önce gurbet diye baktığı ama şimdi kök saldığı Avrupa’da aynen korur.

Bunun somut bir örneğini 2018 yılının Haziran ayında yaptığım Nürnberg seyahatimde çok açık bir şekilde bir kez daha gördüm. Seyahatim Ramazan ayına denk gelmişti. Nürnberg’teki dostlar bizi DİTİB’in camisinin yanında kurulan Ramazan çadırına götürdüler. Gördüğüm manzara sanki Türkiye’de bir şehirde görebileceğim manzara ile aynıydı. İftardan sonra semaverler demlenmiş, çay ve kahvelerle beraber yanında nargile keyfi yapılıyor etraftan gelmiş kadın erkek üç dört bin Türk, teravih namazından sonra büyük bir muhabbetle sohbet ediyorlardı. Kendimi evimde ve Türkiye’de hissettim.

Keza Türkiye Cumhuriyeti devleti, Avrupa’daki Türk vatandaşlarına oy kullanma hakkı tanıdı. Bir seçimde oy kullanmalarını ve ülkelerine sahip çıkarak demokratik haklarını kullanmalarını gıpta ile izledim.

Bir 23 Nisan’da da İsveç’in Malmö kentinde idim. Hayatımın en güzel 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını iki bine yakın Türk’le birlikte burada büyük bir çoşkuyla kutladım diyebilirim.

Yanlış anlaşılmasın diye bir hususu özellikle belirtmek isterim. Avrupa Türkleri, Almanya’da yaşayanlardan ibaret değildir. Türkler, Avrupa ülkelerinin tamamında öbek öbek büyük yoğunluklarda yaşamaktadır. Bu sebeple Avrupa’da nereye gitseniz karşınıza bir Türk’ün çıkması büyük bir olasılıktır. Türkçe ile bütün bir Avrupa’da seyahat etmeniz mümkündür. Bu şaşılacak bir durum değildir.

Avrupa Türkleri artık sadece işçilerimizden ibaret değildir. Özellikle yeni nesiller eğitimli ve dil hakimiyetleri kuvvetli insanlardır. Aralarında iş insanı, akademisyen, bürokrat, çeşitli konularda uzmanlar ve siyasetçiler bulunmaktadır. Yani Avrupa’da çok sayıda başarılı Türk yaşamaktadır. Hepimizin bildiği örnek, virüs salgınına karşı aşıyı Avrupa(Almanya)’da yaşayan iki Türk’ün bulmuş olmasıdır. Ayrıca Avrupa Türkleri başta futbol olmak üzere bir çok spor dalında önemli başarılar elde etmektedir.

Türkiye’de kurulu olan İŞKUR Kurumu 1960 yılında Almanya’ya giden işçilerimize bastırdığı yazılarla “onurlu ol, zekanı iyi kullan, aileni ve evini unutma, sağlığını koru, bayrağını düşün” başlıkları altında harika tavsiyelerde bulunmuştur. Türklerin çoğunlukla bu tavsiyeleri ve benzer telkinleri dinlediği anlaşılmaktadır ki; günümüzde “Avrupa Türkleri”nden bahsedebiliyoruz.

Türkler, Avrupa’ya kitlesel olarak ilk olarak Almanya ile tam 60 yıl önce 1961’de yapılan anlaşma sonucu gittiler. Geçici olarak gitmişlerdi ama çoğunluğu orada kalıcı olmayı tercih etti. Orası yani Avrupa, nereden gelmiş olurlarsa olsunlar Türkler için yeni bir vatan oldu.

Avrupa Türkleri’nin ister Türkiye’den gitsinler yada Türk Dünyasının her hangi bir köşesinden gelsinler, müthiş bir hikayeleri var. Azim, direnme ve başarılı olmak için insan üstü denilebilecek bir güç sergilediler. Baştan beri dedik ya, bir Türk’te hangi özellikler var ise hepsi Avrupa Türklerinde mevcuttur diye!

Biz “Türkiye Türkleri”nin onlarla birlikte olmak ve onlar için neler yapmamız gerektiğine dair kafa yormamız ve bilimsel metodlar öncülüğünde tedbirler almamız gerekiyor. Aksi halde bu müthiş gücü heba eder gideriz.

Kanaatimce öncelikle iletişimi kuvvetlendirmeliyiz. Empati yapıp onları anlamaya çalışmalıyız. Onları hiç bir zaman yalnız bırakmadan her açıdan desteklemeliyiz. Yani onları burada “Almancı” orada “Türk” olmak duygusunun açmazından korumalıyız.

Avrupa Türkleri; büyük Türk Dünyası ailesinin şerefli ve onurlu bir üyesidir. Bu aile yani Türk Dünyası, Avrupa Türkleri ile hiç tahmin edilemeyecek bir şekilde daha da güçlü olacaktır. Türk Milleti bu fırsatı ıskalayamaz. Hem onlar hem de bizler meseleye bu şuurla bakmalıyız. Bu sebeple her Türk, Avrupa Türklüğüne ilgi ve ihtimam göstermelidir.

Avrupa Türklüğüne bir Türk’ün gönlünden yürek dolusu kocaman selamlar

 

TÜRK MİLLETİNE SESLENİŞ

 

1-) Türk vatanının tamamı ve Türk Milletinin geleceği tehlike altındadır.

2-) Türk Milletinin geleceği, yine Türk Milletinin azim ve kararlılığı ile kurtarılacaktır.

3-) Gördüklerimiz ve yaşadıklarımız bize gösteriyor ki; hayatımız ve geleceğimiz, irade ve kararlarımızla katılmadığımız, yerli ve yabancı güçler tarafından yönlendirilmek ve belirlenmek istenmektedir.

4-) Bu sebeple Türk Milletinin, yılgınlıklara, belirsizliklere ve umutsuzluğa sürüklendiği görülmektedir.

5-) Yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımı ve paylaşımındaki eşitsizlik ve adaletsizlik, ekonomik ve sosyal alanlarda görülen dengesizliğin geleceğimizi olumsuz yönde etkilediği tarafımızca düşünülmektedir.

6-) Türk kültürü, millî değerlerimiz, düşünce ve hayat tarzımız, göçlerle değişim sürecine sokulan ülkemiz, büyük tehdit ve tehlike altındadır.

7-) Türk vatanının bütünlüğünün, Türk Milletinin birliğinin, egemenliğinin, halkımızın huzur ve refahının, devletimizin tam bağımsızlığının korunması bilinci ile hareket etmek zorunluluğundayız.

8 -) Bu nedenlerle her şartta “… ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!” diye bize hedef gösteren Büyük Atatürk’ün fikirleri etrafında toplanıp ülkemizi sorunlarından arındırmak üzere birlikte çalışma kararı vermiş bulunuyoruz.

9-) Kurduğumuz “İSTİKLAL YOLU” ittifakının amacı, ülkemizi geleceğe sağlam temeller üzerinde taşımak ve vatanımız Türkiye’yi, Türk Milletinin genç nesillerine gelişmiş, çağdaş ve bağımsız bir şekilde teslim etmektir.

Gayret bizden takdir Yüce Türk Milletindendir!

 

*

ozcan_pehlivanoglu1

email

twitter

twitter

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.